top of page

Bölüm Üç: Bitkiler Acıyı Hissedebilir mi?

  • Yazarın fotoğrafı: The Vegan Gazette
    The Vegan Gazette
  • 7 May
  • 2 dakikada okunur

Güncelleme tarihi: 9 May

Bitkilerin olağanüstü şeyler yapabildiğinin farkındayız. Işığa ve toprakta meydana gelenlere karşı tepki verdiklerini, hatta kendilerine özgü bir iletişim biçimlerinin olduğunu biliyoruz. Çevresel etkiler karşısında kimyasal sinyaller yayıyorlar; örneğin, böcek saldırısına uğradıklarında çevredeki diğer bitkileri uyarmaları gibi. Bu karmaşık davranışlar, onları pasif varlıklar olarak görmemizi engelliyor. Ancak, zeka bilincin bir göstergesi değil. Bir canlının acı hissedebilmesi için hayvanlar ve insanlarda olduğu gibi merkezi sinir sistemine sahip olması gerekir. Biyolojik olarak, bitkiler merkezi bir sinir sistemine sahip olmadığından, bilince de sahip değillerdir.


Bu nedenle, hayır, bitkiler acı hissetmez. Hayvanlarda acı, tehlikelerden kaçınmak ya da kendini savunmak için gerekli bir mekanizmadır. Bitkiler, saldırı karşısında kendilerini savunamadıkları ya da kaçamadıkları için acı hissi hiçbir amaca hizmet etmez.

Hadi gel, münazarada gibi bu savı altüst edelim, bitkilerin acı çektiği önermesinin doğru olduğunu varsayalım. ABD Tarım Bakanlığı, 1 kilo sığır eti üretmek için yaklaşık 8 kilo bitkiye ihtiyaç duyulduğunu açıklıyor. Birleşik Krallık'taki bir başka veri ise tarım arazilerinin %30'unun hayvan yemi yetiştiriciliğine ayrıldığını doğruluyor. Oysa ki bu alanlar doğrudan insanların topraktan tükettiği bitkilerin yeşereceği yeniden canlandırma projeleri için kullanılabilecek verimli topraklar. İnsan besin zincirinin parçası olacak hayvanları beslemek, vegan alternatiflerine kıyasla çok daha fazla bitki kaynağı gerektiriyor. Bitkilerin canı olduğunu varsayımına dayanan bu önergede bile, bitkileri doğrudan tüketerek karbon ayak izini azaltmaya yardımcı oluyoruz.


Bitki bazlı diyet, tarım, yemcilik için kullanılan arazileri serbest bırakarak, ormanların ve vahşi yaşamın gelişmesi için daha fazla alan yaratmaya yardımcı oluyor. Birleşik Krallık, West Sussex'teki Knepp Estate gibi projeler, eski tarım arazilerini canlı ekosistemlere dönüştürerek biyolojik çeşitliliği geri kazandırmaya bir örnek. Veganlık, bitkilere verilen zararı (onların acı hissettiklerini varsaysak bile) en aza indirmenin yanı sıra çevresel zararı da önemli ölçüde azaltıyor. Doğal olarak, gezegeni korumaya, biyolojik çeşitliliği artırmaya ve sürdürülebilirliği teşvik etmeye katkı sağlıyor.


Hâlâ ikna olmadın mı? Ed Winters’ın Every Argument Against Veganism adlı TED konuşmasını öneririz. Ekoloji konusunda Ömer Madra ve Açık Radyo programları da Türkiye’de çok önemli bir kaynak.





Diğer Yazılarımıza Göz At


 
 
bottom of page