top of page

Bölüm Bir: Veganlığın Kısa Tarihi

  • Yazarın fotoğrafı: The Vegan Gazette
    The Vegan Gazette
  • 6 May
  • 2 dakikada okunur

Güncelleme tarihi: 9 May

Et, tavuk, balık yemeyen, ama hayvanlardan elde edilen süt ve sütle üretilen besinleri, yumurtayı, balı tüketen vejetaryenlerle ilk kez MÖ 500’lü yıllarda Antik Yunan’da yaşayan matematikçi ve filozof Sisamlı Pisagor’un yapıtlarında tanışıyoruz. Pisagor bitkilerle beslenmenin beden ve ruha yararlarından bahsediyor. Bununla birlikte, takipçileri, etik vejetaryenlikten ziyade dini inançlar nedeniyle belirli etleri yemekten kaçınıyorlar. Hinduizm ve Budizm, hayvanlara zarar vermeyen beslenme düzenini savunan ilk dinler. Arap şair ve düşünür Al-Ma’arri, “İnsanlar adaleti hak ediyorsa hayvanlar da etmeli” diyerek vejetaryenliği MS.1000’li yıllarda Arap Yarımadası’na tanıtıyor. Etsiz beslenmenin öneminin dünyanın doğusundan batısına ulaşması uzun zaman alıyor.


1815’te, İngiliz doktor William Lambe su ve sebzeden ibaret beslenme şeklinin tüberkülozdan cilt bozukluklarına kadar pek çok hastalığın önleyicisi hatta çaresi olduğunu anlatıyor. Dönemin düşünürlerinden İngiliz James Pierrepont Greaves 1838’de Surrey İngiltere’deki Alcott Evi’nde Concordium isimli bir topluluk oluşturuyor. Bu topluluk, bilinen ilk vegan komünlerinden.


Alcott House, Ham, Surrey, was the home of a utopian spiritual community and progressive school which lasted from 1838 to 1848. Supporters of Alcott House, or the Concordium, were a key group involved in the formation of the Vegetarian Society in 1847.
Alcott Evi, Ham, Surrey. 1838-1848 yılları arasında var olan spiritüel topluluk ve ilerici okulun evi.

Alcott Evi, aynı zamanda hayvanları yemeyi reddeden Vejetaryenler Kulübü’nün de doğum yeri. Bu kulüp, 1847’de Kent’te ilk toplantısını yapıyor. 1884’te Londra’da bir gazetede çıkan haber, Alcott Evi’ni ve buradaki topluluğu, hayvanların sütlerini içen, yumurtalarını yiyen daha ılıman bir beslenme şekli olarak tanıtıyor. Henüz adı konmamış olsa da, veganlık kavramıyla, daha sıkı koşulları olan bir tür vejetaryenlik ibaresiyle tanışıyoruz.


1874’te Amerika’da Russell Thacher Trall, bilinen ilk vegan yemek kitabını yazıyor. Onu 1910’da İngiltere’de Rupert H. Wheldon takip ediyor. 1931’de Mahatma Gandi, Londra seyahatinde veganlığı safi bir beslenme biçiminden ziyade politik duruş ve inanç olarak tanımlıyor. Gandi, veganlığın hem kişisel sağlık hem de toplumun geleceği için önemli olduğuna inanıyor.


Donald Watson, İngiliz hayvan hakları savunucusu
Donald Watson, İngiliz hayvan hakları savunucusu

Vegan kelimesi 1944 yılında İngiliz hayvan hakları savunucusu Donald Watson tarafından konuluyor. Vejetaryen kelimesinin ilk üç ve son iki harfini seçmesinin sebebi olarak, “vejetaryenliğin başlangıcını ve sonunu yaşadığımız bir döneme giriyoruz,” açıklamasını yapıyor. Allvega, neo-vegetarian, dairyban, vitan, benevore, sanivores, ve Fransızca’da iyi yiyen anlamına gelen beaumangeur’ü geride bırakarak Vegan kelimesi sözlüklere giriyor.


Watson, on yedi yaşında George Amcası’nın domuz çiftliğinde uzun süreler geçirdikten, burada hayvanların hangi koşullarda beslenip bizim tabaklarımıza gelmek için ne eziyetler çektiklerini, vahşice öldürüldüklerini gördükten sonra vejetaryen oluyor. Ardından ilerleyen yıllarda hayvan endüstrisini daha da iyi anladıkça, süt, yumurta ve bal gibi hayvanlardan elde edilen ürünleri de hayatından çıkarmaya karar veriyor. Konuşmalarında sık sık bu endüstrinin kölelikten hiçbir farkı olmadığını anlatıyor. 2005 yılındaki ölümüne kadar İngiltere’de Lake District olarak bilinen göller bölgesinde bahçecilik yapıyor, onu ziyaret etmeye gelenlerle uzun yürüyüşlere çıkıyor ve hayvan hakları aktivisti olarak hayatını sürdürüyor.


The Vegan, published in 1945
The Vegan, 1945.

Watson aynı zamanda beslenmemizden hayvanları ve hayvanlardan elde edilen ürünleri nasıl çıkarabileceğimizi anlatan, bunun için kampanyalar düzenleyen The Vegan Society’nin de kurucusu. 1945’te beş yüz kişinin abone olduğu The Vegan dergisi yayına başlıyor. İkinci Dünya Savaşı sonrasında İngiltere’deki ineklerde tüberküloz vakalarının artması, Watson’un kampanyasında önemli bir rol oynuyor. İngilizler, ineklerden onlara bulaşabilecek bu hastalık korkusuyla hayvan yemeyi ve hayvanlardan elde edilen ürünleri tüketmeyi azaltıyor.


1994’ten beri Donald Watson’un öncülüğünde The Vegan Society’nin kuruluşunun ellinci yılı olan 1 Kasım, Dünya Vegan Günü olarak kutlanıyor. O gün ve başka hiçbir gün veganlar et, süt, sütten yapılmış ürünler yemiyorlar. Çaylarına bal koymuyorlar. Tavaya yumurta kırmıyorlar. İçindekilerde peynir altı suyu olan ürünleri almıyorlar. Yün, deri giymiyor, inci takmıyorlar.






Diğer Yazılarımıza Göz At


bottom of page