Nabız Yoklama: Hazal Yılmaz
- The Vegan Gazette
- 6 May
- 1 dakikada okunur
Güncelleme tarihi: 15 May
Son zamanlarda Peckham’dan Nunhead’e, ardından Brockley ve Deptford’a yaptığım yürüyüşlerden keyif alıyorum; bu parkur beni Kürt, İran, Gürcü, Jamaika, Gana ve Etiyopya mutfağından vegan restoranlarla tanıştırdı.
Yıllarca D vitamini ve demirin yalnızca hayvansal ürünlerden alınabileceğini söyleyen doktorlara güvendikten sonra, bitkisel kaynakların bolluğunu keşfettim: fasulye, bezelye, mercimek, nohut, ıspanak, ceviz, kayısı, kuru erik, kuru üzüm iyi bir protein başlangıç kiti.
Vazgeçemediğim yemek: Pad Thai. Önerilerini beklerim.
Favori vegan mekanım: London Fields’deki Pocket’s. Aşağıda detaylı olarak sebeplerini anlattım.
Vegan olmayan arkadaşlarımla gitmeyi sevdiğim yer: Bubala, Soho.
Beni vegan yapan kitap: Hayvan Haklarını Savunmak Abolisyonist Veganın El Kitabı– Gary L. Francione ve Anna Charlton.
Her gün yiyebileceğim yemek: Tofu Vegan’da Sichuan usulü kavrulmuş noodle.
Gece yarısından sonra: Jumbi, Jazu ya da Güneydoğu Londra’da yeni keşfettiğim herhangi bir Hi-Fi barda beni bulabilirsin.
Vegan olarak beni en çok şaşırtan şey: Mantarların sonsuz evreni, özellikle lion’s mane (aslan yelesi) mantarıyla yapılan tarifler.
Veganım ama: Yıllar önce aldığım ikinci el yün kazakları hala giyiyorum.
Tanışmanız gereken bir vegan: 50 Maddede Vegan Olmak kitabında birlikte çalıştığım, Emel Ernalbant. Şimdi Manchester’da yaşıyor ve bitki bazlı yemek okulu Greens & Others’ı yürütüyor.
Bir inziva: Santorini’deki Ethos Vegan Retreat and Suites.
Favori vegan şehrim: En son Brüksel, çünkü orada Terter’i keşfettim.
Hazal’ın hikayesinin devamı burada.