Sürdürülebilir Bir Okul Kantini: Postane
- Hazal Yılmaz
- 8 May
- 2 dakikada okunur
Güncelleme tarihi: 9 May
Bir bina anıları saklayabilir mi? Anılar, betona, tuğlaya, metale ya da çeliğe işleyip yıllarca, on yıllarca, hatta yüzyıllarca yaşamaya devam edebilir mi? Bir kişi, sandalyeye kurulmuş, öğle yemeği saatini beklerken, yaşamadığı ya da deneyimlemediği bu geçmişi anabilir; kendi iptidai yaşamının ötesinde, kolonlar, kirişler, duvarlar yoluyla aktarılacak bir geleceği hayal edebilir mi? Eğer bahsi geçen bina Postane’yse, evet.

1853-1856 Kırım Savaşı'ndan sonra, özellikle Galata’da Britanyalıların görünürlüğü artarken, Britanya Posta Bakanı yeni bir bina inşa edilmesini talep eder. Mimar ve mühendis Joseph Nadin tarafından tasarlanan Britanya Postanesi, şu anda oturduğum ve menünün kara tahtaya yazılışını izlediğim bu bina, 15 Ekim 1859’da kapılarını açar ve 1895’e kadar haberleşme merkezi olarak hizmet verir. Postanenin kapanışından sonra, bina İstanbul’un ilk ticaret okulu olan İngiliz Erkek Lisesi’ne dönüşür.
1931’de Çukran ailesi, kompleksi Britanyalılardan satın alır. 1982’ye kadar, bölgedeki birçok benzer bina gibi, üst katlar konut olarak kullanılırken zemin kat marangoz atölyesi olarak hizmet verir. Daha sonra Sarıboğa ailesine ait tarihi eser olarak tescillenir ve uzun süre atıl kalır. 1995 yılında Kenan Ormanlar binayı satın alarak restore eder, ardından bugün bildiğimiz meskene, Postane’ye dönüşür.
Tadilat süreci boyunca Postane, sonradan burayı barınak edinecek mahalleliye “açık bir şantiye” alanı olarak yaratım sürecinin parçası haline gelmiş; mekanın hafızasını korumak amacıyla zemin kaplamaları terasta bitki yataklarına; çelik dolapları seralara evrilmiş. Bugün, girişteki kafede, sırtımı yaslamış oturduğumda, bu sözlü tarihin bir parçası oluyor; kara tahtaya yazılan menüden sumak aromalı patlıcan yemeği, pilav ve turşu siparişi ediyorum.

Postane pek çok şey. İyiEkim uzmanlarının şehir bahçeciliği üzerine eğitimler verdiği, Galata Kulesi manzaralı terasında kurulmuş bir bostan. Bu bostanda yetiştirilenler daha sonra Postane Cafe'nin tabaklarında yer alıyor. Adil ticaret ilkelerine uygun, sosyal, kültürel ve çevresel meseleleri ele alan ürünler alıp satabileceğin bir dükkan. Çocukların oyun hakkını savunan, evden çalışabilen kadınlara ekonomik fırsatlar sunan ya da ileri dönüşümle yenilikçi ürünler yaratan projeler bu dükkanda bulunanlar. Postane: Bir Bina Arkeolojisi, ses kayıtları üzerinden Postane binasının hafızasından bir seçki sunan bir galeri. Kent ve çevre çalışmaları üzerine kitaplar, fanzinler, gazeteler ve dergiler bulabileceğin bir kütüphane. Özellikle Beyond Istanbul’un sayfalarını çevirmeni öneririm. Creative Mornings etkinliklerine, Adil Gıda Hakları üzerine sohbetlere ya da Gazze’de dayanışma üzerine film gösterimlerine katılabileceğin bir salon. Salon’u 17. ve 18. yüzyıllarda Fransa’da aristokratlar ve entelektüeller tarafından düzenlenen edebi, sanatsal ve felsefi toplantıların olduğu alanlar olarak kullanıyorum. Fon desteğiyle yürütülen projelerde çalışabileceğin, fon destekli projelerini yazmak için eğitim alabileceğin bir üretim enstitüsü.
Benim için Postane, kitaplarını okuduğum yazarlara, ufuk açıcı projeler hakkında spontane konuşmalara denk geldiğim; daha iyi çözümler arayan bir dünyada aktif katılımcı olduğum, ilham aldığım, beslendiğim, kültürle dolduğum ve geliştiğim daimî okul. Camekan Sokak’ta oturup, Kamondo Merdivenleri’nden geçerek vapura ulaşan bir mahalleli olarak çok şanslıyım.

Favorim: Kilerde satılan Ağın leblebisi.
Laf aramızda: Postane Kafe, dezavantajlı toplulukları destekleyen Askıda Yemek uygulamasına sahip bir dayanışma mekanı. Bir öğün yemek bağışlayarak bu misyonun bir parçası olabilirsin. Ayrıca burada su ücretsiz, çünkü suya erişim temel insani hak.
Dikkat: Postane Kafe vegan olduğu kadar vejetaryen de. Bunun nedeni, yerel üreticileri desteklemenin önemine inanmaları. Sipariş vermeden önce günlük menüyü sorabilir veya yeşil tıklıların vegan olduğu bilgisine şu anda ulaşmış olabilirsin.