top of page

Eğer ırkçılığa ve cinsiyetçiliğe karşıysan, neden türcülüğe karşı değilsin?

  • Yazarın fotoğrafı: Hazal Yılmaz
    Hazal Yılmaz
  • 8 May
  • 2 dakikada okunur

Güncelleme tarihi: 14 May

Tanışalım: Ülgen Semerci


Veganlık feminizm okumaları üzerinden, süt ve yumurta gibi hayvanlardan elde edilen ürün endüstrilerinde dişi bedenlerinin nasıl sömürüldüğünü algılamamla hayatıma girdi. 2013 Türkiye için çalkantılı bir yıldı. O dönemde hâlâ İstanbul’da yaşıyordum ve birçok kişi gibi ben de günlük hayatın içine işlemiş ataerkil sistemin baskısını hissediyordum. Patriarkanın çeşitli biçimleriyle karşı karşıya kaldıkça, belki de benzer konularda birlikte hareket etmeyi isteyen, dayanışma gösteren bir topluluk ihtiyacıyla, Mor Çatı’da eğitim alıp, gönüllü olmaya karar verdim; bu meseleler üzerine düşünen ve bunlarla mücadele eden kadınlar arasında veganlıkla tanıştım.


Fotoğraf: Naz Genel
Fotoğraf: Naz Genel

Şiddetin doğasını öğrendim. İnsanların daha güçsüz olanlara şiddet uygulamasının cehaletten değil, sadece yapabildikleri için olduğunu fark ettim. Bu, güçle ilgiliydi—politik ve ekonomik bir meseleydi. Kadınlara yönelik şiddet ne kadar yanlışsa, hayvanlara yönelik şiddet de o kadar yanlıştı. İkisi de aynı tahakküm sisteminden kaynaklanıyordu. Carol Adams’ın Etin Cinsel Politikası adlı Ayrıntı Yayınları’ndan 2013’te çıkan eseri, gerçeği net, kuşkuya mahal bırakmayacak şekilde anlatıyor.




"

Kadın hakları tartışmalarında, hayvan haklarını göz ardı etmek mümkün değil.



Doğruyu söylemek gerekirse başlangıçta vegan olmak beni biraz ürküttü. Bu kadar farkındalıktan sonra belki mantıklı gelmiyor, ama bazen değişim zamanla, aşamalar halinde hayatımıza giriyor. 2014’te, hayvan endüstrisinin gerçeğini görmüş olmama rağmen vejetaryenlikten veganlığa geçişim biraz daha zaman aldı. 2018'de, Birleşik Krallık’a taşındım ve Ocak ayında bir ay boyunca et ve ürünlerini yememeyi hedefleyen insanlar topluluğu Veganuary ’e katılmaya karar verdim. Planım 1 Ocak’ta başlamak ve nasıl gittiğini görmekti. Eğer asla yapamayacağımı düşünürsem, ay sonunda tekrar vejetaryenliğe geri dönebilirdim. Bu plan Aralık ayında, Dominion filmini izlememle değişti, belgesel beni derinden sarstı. Görseller ve anlatı çok etkileyici. Aynı gün, E5 Bakehouse’da öğle yemeği sırasında, birinin tabağına serpiştirilmiş beyaz peynire bakarken az önce filmde izlediğim sahneleri düşünmekten kendimi alamadım. 1 Ocak’ı bekleyemedim. Artık vegandım.




"

Patriarkal sistem, hayvanların ezelden beri insanların faydalanması için var olduğu savını destekliyor. Bu inanış, birçok dinin insanı evrenin merkezine koyan ve her şeyin onun kullanımı icin varolduğunu  iddia eden antroposantrik bakış açısıyla da pekiştirilir. Ancak buna karşı duran hareketler de var; çevreci, sol, queer aktivist gruplar gibi.


Benim için veganlık, politik bir duruş. Sağ kesimlerde, “ötekine” karşı aynı seviyede şefkat ya da empati beklemiyorum ama birinin solcu, insan hakları savunucusu veya LGBTQ+ aktivisti olup da vegan olmamasını anlayamıyorum. Eğer ırkçılığa ve cinsiyetçiliğe karşıysan, neden türcülüğe değilsin? Yeşil Parti üyesiyim, Hackney’de tanıdığım gönüllülerin çoğu hatta belki de hemen hepsi vegan. Yokoluş İsyanı ve JSO (Petrolü Durdurun) gibi gruplar için de aynı şey geçerli. Çünkü hayvancılık, iklim krizinin başlıca nedeni. Birçok aktivist için veganlık, çevresel ve sosyal adalet taahhütlerinin zaruri uzantısı.


Ülgen, Hackney'de.
Ülgen, Hackney'de.

Yakın zamanda arkadaşlarımla bir masada oturuyordum, ekseriyet queer olan bir grup. Masada istiridye ve etler dolaşıyordu ve ben yine, “zor bir vegan” olarak algılanmak istemediğimden, kimsenin keyfini kaçırmamak içgüdüsüyle susuyor, arada belki de yüzümü buruşturuyordum. Biri “Seni vegan yapan ne oldu?” dedi yemeğin sonlarına doğru. “Feminizm.” diye yanıtladım. Hayvan bedenlerinin sömürüsü hakkında birkaç cümleyle argümanımı destekledim. Bütün masa duydu. Güç dinamiklerini ve istismar biçimlerini sorgulayan insanlar, bu yüzden birine ulaştığını, bir yerde yankı bulduğunu umuyorum.


Ülgen, stüdyoda. Fotoğraf Abdi Cadani
Ülgen, stüdyoda. Fotoğraf Abdi Cadani

Başkalarını yargılamadan ve yargılanmadan bu diyalogları kurmak çok önemli. Eğer karşımdaki zaten bağlamları birleştirmişse: ayrımcılığın, sömürünün ve savunmasız olanlardan faydalanmanın yanlış olduğunu anlamışsa, bu mantığın neden insan olmayan kişileri da kapsamadığını anlamakta zorlanıyorum. Irkçılığa, cinsiyetçiliğe karşı olan herkes türcülüğe de saf almalı, bence.


Ülgen’i daha yakından tanımak için link burada.





Diğer Yazılarımıza Göz At


bottom of page